Safran Mutfakta-Genel

Cuma, Aralık 14, 2007

Blogun Hayatımızdaki Yeri [mim]

Sevgili Delfinacığım beni sobelemiş; konu çok keyifli, blogumun benim için anlamını sormuş.... Düşündüm taşındım :) işte cevaplarım, keyifle okursunuz umarım… :)
.
1-Blog yazmaya ilk defa nasıl başladım?
.
9 Şubat 2006'da başladım. Öteden beri mutfakta olmayı çok seviyordu Safran :) Sadece lezzetli olan tariflerin değil, sağlıklı olan tariflerin de peşinden koşuyordu… Sevgili Hatice’nin (Portakal Ağacı) ve sevgili Devletşah’ın sitelerini severek takip ederken ailemin, arkadaşlarımın da teşvikiyle blogumuzu açtım ve kalbim güm güm atarak ilk mesaj olarak aşağıdaki satırları yazarak paylaşımımıza başladım:
.
"Safran Mutfakta"da yer alacak tarifler özellikle kendisi ve ailesi için doyulmaz lezzetler arayan ancak bunun yanında sağlıklı beslenmek isteyen kişilere yönelik olacaktır. Çok fazla yağlı, aşırı malzemeli yemeklerin lezzet getirmeyip, uzun vadede sağlığımıza ve dolayısıyla rahat ve huzurumuza zarar verdiği bir gerçek... Blogda yer alacak tariflerde lezzet ve hafifliğin yanında pratikliği de ön planda tutmayı hedefliyorum. Biliyorum ki zaman, bir insana verilebilecek en değerli hediyedir. Ben de size doyulmaz lezzetlerin yanında sevdiklerinizle paylaşabileceğiniz daha çok zaman hediye etmek istiyorum...Bilirsiniz safran mutfakların en değerli baharatıdır. Sizlerin yapacağı yorumların her kelimesi de benim için o kadar değerli olacaktır...Dilerim tarifleri uyguladığınızda yüzünüzde oluşacak gülümsemeyi ve görüşlerinizi benimle paylaşırsınız. Güzelliklerle buluşmak dileğiyle...Sevgiler, saygılar...
.
.
2-Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?
.
Safran Mutfakta bir yemek tarifi blogu şüphesiz, dolayısıyla konular tarif ağırlıklı ama ben içimden geldiği gibi diğer konularda da yazıyorum ara sıra... Bizim evde mutfak özel bir yerdir, bunu bloga da yansıtmak istedim… Eminim hepinizin evi de böyledir, mutfakta yemek saatleri dışında da masanın başına geçip dertleşiyor, o gün yaşadıklarınızı kritik ediyorsunuzdur ev halkıyla… Kimi komik, mutlu; kimi hüzünlü, sıkıntılı her türlü olayı rahatça, serbestçe, mutfakta masabaşı sohbeti yapıyor gibi ama düzgün bir dil kullanmaya özen göstererek paylaşıyoruz Safran Mutfakta’da…. :)
.
.
3-Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?
.
Elbette blogunuzun olması büyük bir sorumluluk yüklüyor insana, blog hayatınızın bir parçası oluveriyor, aynı bir evlat gibi sizden ilgi-alaka bekliyor… Bir arkadaşım uzun zaman güncellenmeyen bir blogun ıssız, artık içinde insanların yaşamadığı boynubükük bir eve benzediğini yazmıştı, onu anımsadım birden, güzel bir benzetmeydi bence de... Özellikle yemek blogunuza gelip sizi ziyaret eden dostlar yeni tariflerizi görmek istiyorlar sayfanızda... Bu durum bilgisayar başında olmadığınız zamanlarda da yeni tarifler araştırmanıza, sorup soruşturmanıza neden oluyor :) Sağlığım yerinde oldukça bunu yapmaktan çok keyif duyuyorum ve yazmayı, araştırmayı aksatmamaya çalışıyorum… Ancak kendimin ya da sevdiklerimin hastalığı sırasında ya da iş yoğunluğumun arttığı zamanlarda ara vermişimdir yazmaya onun dışında aileme ayırdığım zamandan ya da iş yerimde çalıştığım zamandan ödün vermeden işten döndükten sonra geceleri oğlumu uyutunca yazıyorum tariflerimi ki bu biraz da olsa belki uykumdan feragat sayılabilir :))
.
.
4-Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?
.
Kesinlikle hayır, biliyorum ki yüzlerce dostum var paylaşım içinde olduğum ve insanlar neticede benim de yeri gelip yoğunluklarımın, hastalıklarımın, sıkıntılarımın olabileceğini anlayabilecek kadar içten ve samimiler, o elektriği alıyorum mesajlarından… Blogum sayesinde ülkemizden ve dünyanın pek çok yerinden belki hayatım boyunca tanıma fırsatı bile bulamayacağım insanlarla tanışma ve yazışma fırsatı buldum, bu anlamda çok mutluyum… Yazarken ilk günkü kadar heyecan duyuyorum ve eğleniyorum… Tek üzüntüm bazen bilgisayarın başına geçemeyecek kadar koşuşturma içinde ya da rahatsız olduğum dönemlerde bunu haber veremediğim için dostları meraklandırmak oluyor…
.
.
5-Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?
.
Sağlığım yerinde olduğu, paylaşacak yeni şeylerim olduğu ve sizler de istediğiniz müddetçe burada sizlerle olacağım inşallah....
.
.
Safran

Pazartesi, Nisan 09, 2007

OYUNUN ADI: 3X3 ... :)

Sevgili Meltem ve Hülya beni sobelemiş, canım arkadaşlarıma bana ithaf ettikleri güzel tarifleri için teşekkür ediyorum... Beni sobeledikleri oyunun adı 3x3 ... Kurallar: 3 tane yemek tarifi verip, her birini 3 kişiye ithaf edip, aşağıdaki 3x3 soruyu soruyorsunuz... Ben canı tez insanım hemen cevaplıyım aklımda kalmasın :)) zira oyun gereği 3 gün içinde cevaplanması gerekiyor :)) Bütün dostlar sobelenmiş hemen hemen hazır bazı komşularım sobelenmemişken hemen ben sobeliyim :))) İşte aşağıda benim cevaplarım ve tariflerimi ithaf ettiğim dostlar...
.
Oğlum Mert'in ve arkadaşlarının çok sevdiği "Patatesli Armut İçli Köfte"yi sevgili Ceylan'ın, sevgili Meral'in ve sevgili Hacer'in tatlı evlatlarına... :)







"Kuş Yuvası"nı birbirinden lezzetli tarifleriyle soframızı renklendiren maharetli 3 bayana Pratik Bayanlar'a... :)





"Gökkuşağı Kek"i de dopdolu içerikleriyle bloglarını ziyaret etmekten zevk aldığım sevgili dostlarım Nilay'a, Delfina'ya ve Elvan'a ithaf ediyorum, tabii kabul ederlerse... :)


Sorular ve cevaplarım .... :)


1.1. Daha önce yaşadığınız 3 şehir?
Ankara.... Hep Ankara ve dilerim hep öyle olur, bu şehri seviyorum ... :)

1.2. Tatil için gittiginiz, gördüğünüz ve önermek istediğiniz 3 yer?
Bodrum, Amasra ve Antalya

1.3. Yaşamak istediğiniz 3 şehir?
Londra, Paris ve Bodrum.

2.1. Şu anda ki mesleğiniz nedir?
Şehir Plancısıyım.

2.2. Dünyaya yeniden gelseydiniz, hangi mesleği yapmak isterdiniz?
Kendi pastanemde şef olmak isterdim :)

2.3. "Kesinlikle ben yapamazdım" dediginiz meslek nedir?
Dişçilik :))

3.1. Yasam felsefenizi oluşturan sözlerden biri?
"Dün geçti, düne ait ne varsa dün ile birlikte geçti. Bugün yeni şeyler söylemek lazım!!" Mevlana

3.2. Bir kitapdan alınma, çok sevdiğiniz bir cümle veya paragraf veya bölüm?
"Varlık elde etmek için yokluk gerek. Mimar ev yapmak için boş arsa arar. Marangoz ahşap işi yapmak için ham tahta arar. Saka su satmak için susuz ev arar. Yokluğa dikkat et, onda çok hikmetler var." Mesnevi'den...

3.3. Cok sevdiginiz bir siirin bir parçasi?

İstanbul'u Dinliyorum

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhanelerıyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geciyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

Orhan Veli Kanık

Çarşamba, Şubat 14, 2007

14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN! :)


Perşembe, Şubat 08, 2007

Sobe! :)

Sevgili Pınar beni sobelemiş... Kendimi tanıtacağım sizlere olabildiğince...Beni oyuna davet eden tatlı arkadaşım Pınar'a teşekkür ediyorum (Pınarcım senin ve diğer arkadaşların cevaplarından hareketle soruları tahmin edip ona göre cevapladım) :) ... Biraz önce bloglarda şöyle hızlı bir tur attım, sobelenmemiş kimse kalmamış gibi, o nedenle az sonra bu satırları okuyacak olan herkesi sobeliyorum :)))

- Şehir Plancısıyım, Ankara'da doğdum ve orada yaşıyorum, Ankara'dan başka bir yerde yaşamayı hiç ama hiç istemiyorum, bu kenti seviyorum, tatilde bile çok özlüyorum :)

- Yengeç Burcuyum, bir arkadaşım bakıp yükselenin akrep demişti bi tarihte :) Aileme, evime, mutfağıma :)) çok düşkünüm, duygusalım... Akrep burcundan gelen bir özellik herhalde biraz inatçıyım, bir şeyin doğru olduğuna inanırsam herkes karşı çıksa da sonuna kadar peşinden giderim... Düzenliyimdir, mükemmeliyetçi bir yanımda vardır....
- Çok hızlı karar verir, çabuk seçerim...O nedenle benimle alışveriş yapmak işkenceye dönüşmez :))
- Hafta sonu sporu olarak yürüyüş yapmayı, mutfağımda stres atmayı ve yeni yemekler denemeyi, ailemle tatil sabahlarında güzel bir kahvaltı sofrasında demli çayım eşliğinde sohbet etmeyi vazgeçilmezlerim arasında görüyorum...
-En büyük hayalim, herkesin çok ama çok mutlu olması, hiç önemli sorunlarının kalmaması... En içten sevgilerimle ...:)
Safran


Cuma, Mayıs 19, 2006

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun...

Cuma, Mayıs 12, 2006

Anneler Gününüz Kutlu Olsun :)

Pazar, Nisan 23, 2006

2 Arkadaşımın Sobelerine Cevaplar... :)

SEVGİLİ CENNET'İN, “KORKULAR”A İLİŞKİN SOBESİ

Sevgili arkadaşım Cennet beni sobelemiş…Korkularımın neler olduğunu sormuş… Dünyadaki bütün insanların korkuları vardır, elbette benim de…Şöyle bir düşündüm Cennet sorunca korkularımı, işte yazıyorum ama bazıları tuhaf gülmeyin sakın :))

-Palyaçolardan :)
-Yükseklikten,
-Verdiğim sözü tutamamaktan,
- Yalandan korkarım. Kayahan’ın da dediği gibi; yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar,
-Sevdiklerimden uzak kalmaktan,
-İçinde hiç şefkat ve merhamet bulunmayan insanlardan,
-Dişçilerden ve koltuklarından :)
-Ateşten ve denizden
-Bilumum haşereden :) çok korkarım…

Ben bu defa sadece birkaç dostumu sobelemeyeceğim, çünkü şu anda bu satırları okuyan siz değerli dostlarımın hepsini sobeledim. Şimdi şöyle bir kendinize içinize dönüp, korkularınızı düşünün, onlarla yüzleşin ve üstesinden gelebildiklerinizden kurtulun, daha fazla taşımayın… Korkmayın yanınızda ben varım :))




SEVGİLİ DEFNE'NİN SOBESİ….

1. Hayatınızın merkezinde olan, yapılması tehlike içeren işleriniz?


Hayatımın odağında olan en tehlikeli iş annelik :))) Minik yavrunuzu iyi ve sağlıklı bir biçimde büyütmek ve ona doğru şeyler aşılamaya çalışmak kendi içinde büyük riskleri içeriyor zaman zaman, kendi sağlığımı tehlikeye atmamı gerektiren riskler :) Örneğin; onun arkasından az sonra kalp krizi geçirecekmişsiniz gibi hissedene kadar nefes nefese koşmak, evi yeni temizlemişken tüm evin zeminine ve duvarlarına pastelle kocaman resimler yapıldığını gördüğünüzde sinirden hızlandığını hissettiğiniz kan dolaşımınızın beyninizde kanama meydana getirme tehlikesi yaratması vb…gibi riskler :)))


2. Melodilerin arkasından kan ter içinde gittiğiniz, vazgeçemeyeceğiniz müzik lezzetleriniz?

Sezen Aksu’nun Gülümse kaseti vardır hani, sonradan tekrar çıkardı galiba piyasaya ama benim elimde ilk çıkanı vardır, vaktiyle almıştım bir onu, bir de Blues Brothers’ın film müziklerini içeren yine çooook eskilerden bir kasetim var, ara sıra bu ikisini baştan sona bir dinlerim, bunlar beni kendime getirmeye yeter…


3. Yediğiniz halde '' ben bununla doymam'' diyecek kadar karşısında zayıf olduğunuz yemekler


Benim şu tavuk düşkünlüğümü duymayan kaldı mı bilmem, hatta geçtiğimiz gün sitesinde sevgili Behiye tavuklu bir yemek aktarmış, yazarken sen aklıma geldin diyor o derece yani :)). Ama bunun dışında iskenderi çok severim...Birde çikolatalı tatları :)


4. İzlemekten keyif aldığınız halde reyting canavarına maruz kalıp yayından kaldırılan diziler?


Düşün düşün bulamadım ama sonra bunun nedenini buldum, iyi ama Safran dedim kendi kendime sen ister popüler olsun, ister hemen yayından kaldırılan cinsinden, dizi takip edemiyorsun ki evlendiğinden beri, çünkü hepsinin yayın saati, çeşitli kanallarda haftanın her günü bir bahaneyle (lig biter yeni sezondaki futbolcuları tartışırlar, Türkiye’de konu biter yok Şampiyonlar ligi, yok şu yok bu amaaan) yer verilen spor programlarıyla aynı zamana denk geliyor, küs gibi gidip oturup öteki odada da TV izlemeyi sevmediğimden, bu durumda çok geniş bir spor kültürüm oluştuğunu ama dizi seyredemediğimi söylemeliyim :))


5- Şu an ''Ben burada ne yapıyorum? Kim getirdi beni buraya?'' gibi sorulara maruz kalmaksızın ruhunuzun olmak istediği yer ?


Ben şu anda Ankara’da evimde olmaktan mutluyum, ara sıra tatil için Bodrum’daki evimize gittiğimde bile burayı canım Ankara’mı özlüyorum ben, ruhum Ankara’ya ait benim :))


6- Sobelediğiniz diğer blogger/lar?


Çok klasik bir cevap olsa da cevaplamak isteyen tüm blogger arkadaşlarımı sobeliyorum ben… Hepinizi çok seviyorum, hepinizi bu sorular vasıtasıyla daha da bir yakından tanımak isterim doğrusu çünkü siz benim hayatımın önemli birer parçasısınız sevgili dostlarım…Sevgiyle kalın :)